Kendime notlar... Adaptasyon sürecim
- Admin
- 28 Eyl 2017
- 3 dakikada okunur
14 ay geçti...
14 ay önce bugün hayatımız değişti.
Ama ben ne kadar değiştim? Bu aralar uzun uzun bunu düşünüyorum. Hayatımı İstanbul'dan Torino'ya taşıdım. Bir yılı aşkın bir zaman sonrasında anladım ki, aynı kafayı başka bir ülkeye getirmişim sadece, bu da şu ana kadar çoktan tamamlamış olmam gereken alışma sürecini hala tamamlayamama neden oldu. Böyle olunca ne mi oldu? Güzellikler için şükreden, ama kendini bulunduğu yere ait hissetmeyen, bir yanı hep uzak, yabancı ve mutlulukla mutsuzluk arasında gelip giden bir ben...
39 yıllık hayatım boyunca edindiğim iyi kötü alışkanlıklarım, davranış biçimlerim, iletişim yöntemlerim, olaylara verdiğim reaksiyonlarım, hayat şartlarından öğrendiklerim... Tam anlamıyla, yeni hayatımda varolabilmek için, bunların çoğunu sıfırlayıp, yinedin edinmem gerekiyor. Kolay değil...
Fiziki şartlarda daha iyi bir ülkeye gitmiş olmak, başlarda çok cazip görünüyor. Ama adaptasyon belli kişilik özellikleri için zorlayıcı olabiliyor.
Neden zorlanıyorum?
- Yabancı bir dili ne kadar iyi konuşursanız konuşun, adı üstünde o dile yabancısınız, çok uzun bir süre asla kendi dilinizde olduğu kadar kendinizi iyi ifade edemeyeceksiniz.
Beynim, günlük hayat içerisinde sürekli o dili konuşup, anlamaya çalışmaktan bazen yanacak gibi oluyor. Özellikle de iş hayatında, dile yabancı olmak; işe ve hayata "yabancı olmak" biraz da aslında. İletişim bir türlü tam olmuyor, biryerlerde birşeyler hep eksik...
- Eski hayatınızı, yeni hayatınızla kıyaslamak.
İş hayatında başlarda çok sık yaptığım bir yanlış oldu bu. Ben çok sevdiğim işimden ve şirketimden ayrılarak daha iyi bir alternatif olduğunu düşünerek buraya geldim. Ancak ilk 6 ay yoğun şekilde eski işyerimi yenisiyle kıyaslayarak geçirdim, çünkü geldiğim yer, bir çok açıdan yeni şirketimden daha iyi bir insan kaynakları sistemine, insani değerlere ve kurumsal işleyişe sahipti. Çok daha büyük bir firmaya geçsem de, bu şekilde bir kıyaslama yapmak, iyi yönleri görmemi engellemekle kalmadı, sürekli bir özleme ve tam anlamıyla işe adapte olamama neden oldu. Bu belki doğal bir süreçti, bilemiyorum. Nereye gitsem belki aynı hissedecektim. Bir seneye yakın bir süre böyle geçtikten sonra, kendimi bu kıyaslamadan vazgeçirmek için çabalamaya başladım. Artık daha az kıyaslama yapıyorum ve en önemlisi kabullenmeyi öğreniyorum.
- Teslim olmaya direnmek.
Yeni bir hayat, yeni bir şehir, yeni bir kültür... Tamamen teslimiyet gerektiriyor. Ciddi bir gözlem ve yontulması gereken yönleri farketmek... Karakterden vazgeçmeden, yeni hayata adapte olmayı istemek... Önceleri farketmeden direniyor insan, daha fazla gözlemleyip, istemeye başladığında ise değişim başlıyor yavaştan.
- İletişim kurmada eski alışkanlıkları sürdürmek.
Bu noktada kişilik özellikleri çok büyük fark yaratıyor. Ben çok fazla insanla ilişki kuran, yüzlerce arkadaşı olan biri değilim. İlk görüşte soğuk görünür, kendime yakın gördüğüm insanlara kendimi açarım. Az, öz arkadaşım vardır. Hiçbir zaman yeni girdiğim bir ortamda, etrafımda onlarca insanı toplayan ve konuşmayı yönlendiren biri olmadım. Dolayısıyla bu kişilik özelliğim beni yeni hayatımda zorluyor. Önce gözlemleyen, sonra seçen insan olmak çemberi daraltıyor, başka bir dilde arkadaş edinmek ilişkiye sekte vuruyor, bulunduğunuz kültürdeki insanlar, geldiğiniz yerdekiler kadar sıcak ya da size yaklaşmaya hevesli olmayabiliyor, siz çoğuyla iletişim kurmak istemeyebiliyorsunuz, ülkenizdeki arkadaşlarını özlüyorsunuz derken... Sınırlı paylaşımlar, bilinçli bir tercihle insanlardan uzak durmak başta sizi çok da etkilemiyor gibi geliyor. Çalışıp, akşam mutlu yuvanıza dönüyorsunuz, bu küçük dünya önceleri size yetiyor. Ama şimdi görüyorum ki, yetmiyor aslında... Sosyalleşmeden, arkadaş edinmeden adaptasyon da sağlanmıyor.
- Kültürel farklılıklara açık olmak.
Yeni bir ülkede yaşamak, sadece o ülkenin size sunduğu fiziksel ve ekonomik fırsatları kullanmak olmamalı. Zaten bu tavır da bir süre sonra mutsuzluğa neden olur. Öncelikle dili öğrenmek bence çok önemli, sonra bol gözlem... Hoşunuza giden özellikleri zaten farkında olmadan kabul ediyor, ve özümsüyorsunuz. Ama size uzak olanlar? Biraz zaman lazım, göre göre, maruz kala kala, ister istemez özümsüyorsunuz zaten. Direnmek en büyük yanlış.
- Sürekli öğrenmeye açık olmak.
İnsanın gelişimi hiç bitmezmiş, yeter ki gelişmek, değişmek, iyileşmek için gözünü, gönlünü açsın. Türkiye'de ya da başka bir ülke farketmez, ben gözlem yapmayı, gelişimim için kendi inşaatıma tuğla eklemeyi çok değerli buluyorum.
Sonuç olarak bu ülkeye ve birlikte yaşadığım insanlara saygı duyuyorum. En önemlisi bana sunulan fırsatlar için şükrediyorum. Değişmeye, gelişmeye, büyümeye devam ediyorum... Kırıldığım, yorulduğum, özlediğim anlar oluyor evet, ama giderek azalıyor. Tüm anlattığım zorluklara bakınca, yanlış anlaşılmasın, hayatımın bu yeni dönemi kendim, ailem, çocuğum, kişiliğim, daha mutlu ve huzurlu bir hayat için çok değerli. Değişikliğe cesaret eden, yola çıkmaktan korkmayan herkese...Yolumuz açık olsun...
Unutmadan, tüm kalbimle inanıyorum: ZOR YOLLAR GENELDE GÜZEL YERLERE GÖTÜRÜR...
Comentarios