top of page

Küçük kasabalar VS büyük şehirler

  • Yazarın fotoğrafı: Admin
    Admin
  • 30 Ağu 2017
  • 3 dakikada okunur

Bir gezgin için iki farklı dünyanın kapısını açıyor aslında bu tercih.

Zaman zaman ihtiyaçlarım değişse de, ben ufak kasabacılardanım. Ancak unutmamak gerekir ki tercihi yaparken ne beklediğiniz çok önemli.

Şunu baştan kabul etmek gerekir, ufak kasabalar nadiren sizi turistik büyük şehirler kadar büyüleyebilirler ama sundukları bambaşka bir dünya vardır.Ufak kasabalarda koca koca katedraller, müzeler, büyüleyici yapıtlar beklemek hayalkırıklığı yaratabilir. Peki ne mi olur?

  • Bir kere tamamen yerel insanlarla iç içe olursunuz, nadiren turist görürsünüz. Kendinizi doğal yaşama bırakmakta hiç zorlanmaz, kısa süre sonra kendinizi oranın yerlisi gibi hissetmeye başlarsınız. Büyük şehirlerde hissettiğiniz o “ait olmama”, “turist olma” duygusu olmaz.

  • Hayatın içindeki küçük detayları çok daha kolay farkedersiniz. Her kasabanın kendine özgü adetleri çok daha kolay gözünüze çarpar.Örneğin birçok küçük kasabada çiftler evleneceklerini duyurmak için kasabanın her yerine balonlarla suslu ilanlar asarlar. Ölüm ilanları da bir panoda asılıdır, büyük bir aile gibi yaşadıklarını hemen anlarsınız, iyi günde, kötü günde yanyana olmak isterler. Herkes birbirine selam verir, yol uzeri sohbetler uzar, seyrederken gulumsersiniz.

  • Kalabalıktan uzak, sakin, koşuşturmasız bir keşif yaşarsınız. Unutmamak gerekir ki, bu durum bazen can sıkıcı olabilir. Ufak kasabalar turiste alışık olmadığı için siesta saatlerini hiç esnetmeden kullanırlar. Çünkü zaten o saatler içerisinde herkes evindedir. Sokaklarda saatlerce bir kaç kişi dışında kimseye rastlamazsınız. Ben bu hissi seviyorum. Hani çocukluğumuzda şu parmaklarını birbirine değdirip zamanı durduran kız Evie vardı ya, aynen onun gibi... Bu durumun olumsuz yanları olduğunu da söylemek lazım tabii. Açık dükkan, cafe, restorant bulmak sıkıntı olabilir. Ama programınızı bu saatlere göre ayarlarsanız, eminim keyfini çıkaracaksınız.

Büyük şehirlerde onca kalabalık ve hemen farkedilen turist ordusu içinde kaybolursunuz. Ufak kasabalarda ise zaman daha yavaş akar, hayat da öyle, ve bunu hemen hissedersiniz.

Gezmek, yemek daha ucuzdur. Yerel mutfaktan şahane bir yemeği, çok daha ucuza yiyebilir, müzelere çok daha ucuza girebilirsiniz.

  • İnsanlar çok daha sıcak ve yardımseverdirler. Turistten bıkmış şehirlerdekinden çok daha rahat iletişim kurabilir, harika sohbetler yapabilirsiniz.

  • Büyük şehirlerde, gezilecek, görülecek yerler hemen hemen bellidir, fazla süpriz olmaz. Daha önce gidenlerden edindiğiniz tecrübeler, yapılan araştırmalar sayesinde geziniz tıkır tıkır işler. Ama ufak kasabalar herkesin gitmediği, muhtemelen internette bile zorlukla bilgi bulabileceğiniz, yani çok da hazırlıklı olamayacağınız yerlerdir. Ve mutlaka bir macera sizi bekliyordur, işte en güzel tarafı da budur bu gezilerin.

  • Turist danışma bürosu varsa, kral gibi karşılanırsınız, muhtemelen aylardır uğrayan tek insan siz olduğunuzdan, saatlerce size kasabalarını anlatırlar, bütün dökümanları önünüze yığarlar. Danışacak bir büro yoksa en şahane yöntem, bir cafeye gidip kahve içerken baristaya danışmaktır. Emin olun, size harika bir rota çizecektir.

  • Müzelere girişte kuyruk olmaz. Her kasabanın kendi tarihini gururla anlattığı bir müzesi vardır. Öyle freskler, dünyaca ünlü resimler, altın varaklı bilmemneler olmaz. Gurur duydukları geçmişini anlatırlar en sade şekliyle, bir de şehirlerinde doğmuş sanatçılara olan saygılarını hissedersiniz. Öğle tatilinde kapalı olurlar, açıldığında ise müzeyi gezen tek kişi olmanın yarattığı o harika duyguyu hissedersiniz. Size özel bir müze, güler yüzlü müze görevlileri, naifliğin verdiği o harika his. Aslında naiflik ufak kasabaları anlatan en doğru kelime galiba. Koca koca duomaların yerine, küçük ama bir o kadar güzel kiliseler, iyi korunmuş tarihi doku, bir parçası kalmış o kale duvarlarına sıkı sıkı tutunan, geçmişiyle gururlu insanlar..Belki turistik olarak size verebilecekleri sadace bir saat kulesidir. Ama zaten seyahet ederken asıl mesele binalardan çok deneyimin kendisi değil midir?

  • Muhtemelen satın alacak bir magnet bile bulamazsınız, ama emin olun, oraya özgü yerel bir dükkandan ya da şanslıysanız semt pazarından alacağınız herhangi ufak bir şey bile sizi gülümsetecektir.

Özet olarak, büyük şehirler bazen turistler için yaratılmış sahte dünyalar gibidir. Ufak kasabalara yaptığınız gezilerden elinizde şahane fotoğraflar kalmayabilir ama herşey çok daha doğal olduğundan emin olun, hissettikleriniz en güzel anılar olacaktır.

Comments


Bu sitede yayınlanan hiçbir yazı, içerik ve görsel, fikir ve sanat eserleri kanunu uyarınca izinsiz kullanılamaz

bottom of page