Milano notları 1
- Admin
- 12 Tem 2017
- 4 dakikada okunur
Milano'ya gidenlerin, aşık olanlar ve hayal kırıklığına uğrayanlar olarak ikiye ayrılması çok doğal, çünkü Milano diğer ünlü İtalyan şehirlerine pek benzemiyor. Kabul etmek gerekir ki belli noktalar haricinde insanı hayranlığa düşürecek çok bir özelliği yok. Başarıyla kurgulanmış, ve dünyaya pazarlanmış bir cool şehir Milano. Gezilecek, görülcek çok yeri yok belki ama, "havalı bir şehirde ne, nasıl yaşanır" turizmi oldukça ilgi görüyor. Üstelik öyle bir gidişte de pek birşey anlaşılmıyor, her seferinde başka yerler keşfediyorsunuz, 3. ziyaretimde hala daha ilişkimiz istenilen noktada değil, (ben hayal kırıklığına uğrayanlar grubundanım), ama vaktimiz var, düzelteceğiz aramızı.
Milano'yla ilgili yüzlerce tavsiye bulabilirsiniz, her blog yazısında bambaşka yaşanmış bir Milano'yla karşılaşıyor insan, çünkü herkesin yaşadığı, sevdiği Milano bambaşka.Yani herkesin Milano'su kendine guzel...
Benim hatıralarım her zamanki gibi tren istasyonunda başlıyor. Şu ana kadar İtalya'da gördüğüm her şehre trenle gittiğimden, istasyonlar konusunda uzman sayılabilirim. Milano Merkez İstasyonu, Avrupa'nın en büyük ve en önemli tren istasyonlarından biri. 1864 yılında inşa edilen istasyon, 1931 yılında ek binalarla daha da büyümüş. İtalya'da I. Dünya Savaşı sırasında yaşanan ekonomik kriz inşaatı yavaşlatmış olsa da proje defalarca değiştirilerek her seferinde daha karmaşık ve görkemli bir hal almış. Bu değişiklikler özellikle Benito Mussolini'nun başbakan olduğu dönemde, terminal binasının faşist rejimin gücünü yansıtması talebiyle oluşmuş aslında. Milano tren istasyonu nereye geldiğinizle ilgili hemen bir fikir veriyor size; çok büyük, çok şık, kalabalık ve karışık, biraz Milano gibi...

DUOMO KİLİSESİ
Tabii ki Milano denilince akla ilk gelen yer Duomo Kilisesi. Benim kiliseyle karşılaşmam film karesi gibi. Metronun yürüyen merdivenlerinden çıkarken kafamı kaldırdığımda gördüğüm manzara ağzımı açık bırakmıştı. Hemen metro çıkışında kendisini görmeyi beklemiyordum ve açıkcası bu kadar heybetli ve güzel olduğunu da tahmin etmemiştim. Duomo Kilisesi, değil Milano'nun İtalya'nın sembollerinden biri olmayı fazlasıyla hakediyor. Kalabalığı unutup, sadece bir 5 dakika kendisine karşıdan bakın, büyüsüne kapılmamak elde değil. İçeri girmek için uzun bir kuyruğu göze almanız gerekiyor. Bu güzeller güzeli gotik kilise İtalya’nın en büyük, dünyanın beşinci en büyük katedrali. Yapımına 1386’da başlanmış ve yaklaşık 600 yıl sonra, 1965’te son halini almış.

LA SCALA
Hemen şuraya "gelecek planlar ve yapılacak listesine" bir not düşelim yeri gelmişken. La Scala'da opera izlenecek... La Scala'yı her seferinde dışarıdan gördüm, içinin fotoğraflarını ise internetten. Ancak opera izleyecek fırsatı hiç bulamadım. Şık elbiselerle akşam operaya giden insanların arasında bir gün ben de yerimi alacağım umarım, bu yılki planlarımda La Scala'da opera izlemek ilk sırada.
1778 yılında açılmış bir tiyatro binasından bahsediyoruz, aslına bakarsanız La Scala'dan önce de Milano'da bir tiyatro binası varmış. Ancak 1778de bu bina yandığı için La Scala yapılmış. Dünyanın en büyük ve en önemli operası, aynı zamanda müzisyen, teknik personel ve dansçı yetiştiren bir kuruma da ev sahipliği yapıyor. Biletler 21 euro'dan başlayıp, 152 euro'ya kadar çıkıyor. Bir yaz gecesi rüyası 22 Temmuz'a kadar sahnede. http://www.teatroallascala.org/it/index.html

GALLERIA VITTORIO EMANUELE
Benim gibi lüks markalar ve alışveriş pek ilgili alanınıza girmese de, Galleria Vittorio Emanuele, İtalyadaki gallerialar arasında en özel ve en ihtişamlı olanı olarak ilginizi mutlaka çekecektir. 1877 yılında yapımı tamamlanmış, dünyanın en eski alışveriş merkezlerinden biri olan pasajdaki zeminden, çatıdan gözlerinizi alamıyorsunuz. Zemin üzerinde İtalya'nın 3 başkenti olan Torino, Floransa ve Roma'nın armaları var. Şimdi pek kimsenin bilmediği Torino'lulara özel bir ritüelden bahsedeyim size... Aşağıda Torino'nun simgesi olan boğa'nın üzerinde gördüğünüz siyah delik dikkatinizi çekmiştir. Torino’lular armaya topuklarını sürtmenin şans getirdiğine inanıyorlar, yıllar içerisinde bu alışkanlıkları boğanın üzerinde bir kara delik oluşturmuş. Hatta Torino’nun merkezinde Piazza San Carlo’nun zeminindeki boğa armasında da bu nedenle oluşmuş bir oyuntu var.


GÖRMEDİĞİM AMA GÖRECEKLERİM LİSTESİ
Bir sonraki Milano ziyareti için listeye eklediklerim;
Leonardo da Vinci'nin Santa Maria delle Grazie kilisesinin duvarına çizdiği "Son Akşam Yemeği" tablosunu henüz göremedim, ancak devasa büyüklükte ve çok güzel olduğunu tahmin ediyorum. Sadece bunun için bile Milano'ya gidilir bence.
Brera bölgesi, tasarımcılar, birbirinden güzel kafe ve restoranların yer aldığı Milano'nun bohem mahallesi. Roma'daki Trastevere'ye benzetiyorum burayı. Hatta Milano'nun İtalya'yı andıran tek bölgesi olmasından şüphe ediyorum.
En büyük pişmanlığım; panzerotto yiyemedim mesela hiç. Pişiye çok benzeyen bu sokak yemeği için Milano'lusundan öneri; Luini Fırını.
Adresi: Via Santa Radegonda 16
YEME ICME
Milano'nun en en en iyi restorani Osteria dei binari. Milano'lulari ve tripadvisor'i arkama alarak, gonul rahatligiyla bu kadar kesin konusabiliyorum.

Yemek, ortam hersey muhtesem. Fiyatlari biraz yuksek ama denemenizi siddetle tavsiye ederim.
EATALY
Eataly İtalya'nın her yerinde... Türkiye'deki kadar pahalı da değil üstelik. Duomo'nun hemen karşısındaki üç katlı Eataly'de, birçok İtalyan ürününü bulabilirsiniz. Fiyatlar farklılık gösteriyor ancak, turistler için hazırlanmış paketler çok şık ve uygun fiyatlarda bulunabilecek ürünler de mevcut. Hiçbirşey almasanız da, bu Eataly'i görmenizi öneririm.
TERRAZZA APAROL
Milano'nun bilimum yerlerinde alışverişinizi tamamladıysanız, yorgunluğunuzu atmak için duomoya karşı bir Aparol Spritz vakti gelmiştir. Milano'nun en cool mekanı; Terrazza Aparol. Terastan uzansanız duomo'nun duvarlarına dokunacakmışcasına yakınsınız, elinizde hafif ve tatlı bir spritz, canlı müzik, daha ne olsun...
Bu arada spritz'ten de kısaca bahsetmezsem olmaz. Spritz aslında Venedik'e özgü bir içki ancak İtalya'nın her yerinde, günün her saati içilen bir aperativo kendisi. İki türü vardır; pritz bianco ve spritz aperol... Bianco soda, beyaz şarap ve limondan yapılıyor.... Aparol spritzde ise ek olarak aperol kullanılıyor... Yanında cips ya da küçük pizzalarla servis ediliyor.
NOT: Spritz içilmeden bir İtalya seyahati asla tamamlanmış sayılmaz...
DONDURMA
Duomo yakinlarinda uzunca bir kuyruk farkedeceksiniz iste orasi Venchi Cioccolato e Gelato. Dukkanin icerisinde duvar boyunca akan cikolata selalesi aklinizi basinizdan alacak. Yumusak ve aromali Italyan dondurmasi sevenler icin gayet ideal. Ancak Grom'da ayni isi gorur.
Yazının başlığı Milano notları 1, yani Milano maceram henüz bitmedi. To be continued...
Comments